
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Memurların bir kurumdan diğerine nakilleri” başlıklı 74. maddesinde memurların hangi şartlarda kurumlar arası geçiş yapabileceği düzenlenmiştir. Uygulamada kurumlar genellikle personel sayısının yetersizliği sebebiyle muvafakat vermemektedir. Kuruma yapılan başvurunun reddi işleminin tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde muvafakat verilmemesi işleminin iptalini talep etmek gerekmektedir.
657 sayılı Kanun m.74 Düzenlemesi
Memurların bir kurumdan diğerine nakilleri:
657 sayılı Kanun Madde 74 – (Değişik: 30/5/1974 – KHK-12; Değiştirilerek kabul: 15/5/1975 – 1897/1 md.)
Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür. Kazanılmış hak derecelerinin altındaki derecelere atanabilmeleri için ise atanacakları kadro derecesi ile kazanılmış hak dereceleri arasındaki farkın 3 dereceden çok olmaması ve memurların isteği de şarttır.
Aşağı dereceye atananların 68 inci maddede yazılı süre kaydı aranmaksızın eski derecelerine tekrar atanmaları caizdir.
Kazanılmış hak derecelerinden aşağı derecelere atananların aylık derece ve kademeleri genel hükümlere göre tespit edilmekle beraber, atandıkları bu derecelerde geçirdikleri süreler (kesenek ve karşılık farklarının kendileri tarafından her ay T.C. Emekli Sandığına gönderilmesini kabul etmeleri şartiyle) emeklilik yönünden eski derecelerinde değerlendirilir.
13/12/1960 tarihli ve 160 sayılı Kanunun 4 üncü maddesi kapsamına giren kurumlarla bu Kanuna tabi kurumlar arasındaki nakillerde de yukarıdaki hükümler uygulanır. Aynı kanunun 4 üncü maddesi kapsamına giren kurumlarda çalışıp 657 sayılı Kanuna tabi olmayan personelden, hizmete giriş dereceleri 36 ncı madde ile tespit edilen giriş derecelerinin üzerinde olanların ilk ilerleme ve yükselmeleri için kanuni bekleme sürelerine yukarıda yazılı dereceler arasındaki sürelere tekabül eden süre kadar ilave edilir.
Kurumlar Arası Geçişe Muvafakat Verilmemesi Emsal Karar
Polis Memurunun Kurumlar Arası Geçişine Muvafakat Verilmemesi Emsal Karar
Erzurum Bölge İdare Mahkemesi ERZURUM. 1. İDARİ DAVA DAİRESİ 11.04.2019 T. 2018/2974 E. 2019/733 K.
201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununda 5336 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonrası eklenen Ek 24. maddesinde; “Polis meslek eğitim merkezlerinde eğitimlerini başarı ile tamamlayanlar, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarına aday polis memuru olarak atanırlar. Bu şekilde atananlar, atanma tarihinden itibaren altı yıl süreyle başka kurumlara nakil yoluyla atanamazlar. Bu süre zarfında memuriyetten çekilen, çekilmiş sayılan, meslekten veya memuriyetten çıkarma cezası alan ve aslî memurluğa atanamayarak ilişiği kesilenler, kendilerine yapılmış olan öğretim masraflarını kanuni faizi ile birlikte, bu sürenin eksik kalan kısmı ile orantılı miktarı tazminat olarak ödemek zorundadırlar.” hükmüne yer verilmiştir.657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 74. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 6. maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür.” hükmü uyarınca kurumlar arası nakil işlemi kurumların muvafakatı ile sağlanmakta olup, kurum amirlerinin muvafakat verip vermemek konusunda takdir yetkilerinin bulunduğu kuşkusuzdur.
Bu nedenle, idarenin, personelin başka bir kuruma nakline muvafakat verip vermeme yönündeki takdir yetkisinin, işlemin gerekçeleri dahilinde kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından değerlendirilmesi gerekeceği de tartışmasızdır.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı tarafından, 27/07/2017 günlü dilekçe ile Belediye Başkanlığı emrine atanmak istemiyle Kars Belediye Başkanlığı’na başvuruda bulunulduğu, bunun üzerine Kars Belediye Başkanlığı tarafından davacının naklen tayininin düşünüldüğünden bahisle Emniyet Genel Müdürlüğü’nden davacının atanmasına muvafakat verilmesinin istenildiği, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından ise personel ihtiyacı bulunması ve hizmet gerekleri doğrultusunda davacıya muvafakat verilemeyeceğinin Kars Belediye Başkanlığı’na bildirildiği, bakılan davanın da 26/09/2017 tarih ve 150711 sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, her ne kadar memur olarak belediyeye geçiş için muvafakat istenilmiş ve memuriyetin polislikten daha üst bir görev olarak kabul edilmesine olanak bulunmamakta ise de, davacının almış olduğu eğitimlerin sportif faaliyetler ile ilgili olması ve sahip olduğu profesyonel rusça turist rehberliği belgesi dikkate alındığında, bu vasıflar nedeniyle belediyede farklı alanlarda (sosyal ve kültürel alanlarla ilgili birimlerde) görev alabilme ve yükselebilme imkanının bulunduğu görülmüştür.
Bu durumda, her ne kadar, davalı idare tarafından personel ihtiyacı ve hizmet gerekleri gerekçe gösterilerek muvafakat verilmemiş ise de; kamu hizmetinin bütünlüğü ve devamlılığı ilkesi gereğince, kamu görevlilerinin özel koşullarına göre verimliliklerinin en yüksek olduğu ve hizmetlerinden en yüksek oranda yararlanılacak bir birimde çalıştırılmalarının kamu yararına daha uygun olacağı, yine davalı idare tarafından muhtelif tarihlerde bir çok polis memuruna kurumlararası nakil kapsamında muvafakat verilmesi ve davacının sportif faaliyetlerle ilgili eğitimi ve sahip olduğu profesyonel rusça turist rehberi belgesini kullanabileceği hususu birlikte gözetildiğinde davacıya muvafakat verilmemesi yönünde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulüne, Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nin 09/05/2018 gün ve E:2017/2891, K:2018/866 sayılı kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin iptaline, aşağıda dökümü yapılan ilk derece ve istinaf aşamalarına ait toplam 269,90-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, artan posta avanslarının taraflara mahkemesince iadesine, bu kararın kesin olduğunun taraflara bildirilmesine, 11/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Milli Savunma Bakanlığı Kurumlar Arası Geçişe Muvafakat Verilmemesi Emsal Karar
T.C. A.Y.İ.M. 2.DAİRE Esas:2013-740 Karar:2013-710 Karar Tarihi:12.06.2013
Buna göre, kurumlar arası nakil işleminin tesisi için ilgili kurumların muvafakatinin gerektiği açıktır. Dava konusu olayda, davacının kurumlar arası nakli için Elektrik Üretim Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü muvafakatinin bulunduğu, fakat davalı Milli Savunma Bakanlığınca muvafakatin verilmediği görülmektedir. 657 Sayılı Kanunun 74’üncü maddesi gereği davalı idarenin davacının kurumlar arası nakli için muvafakat verip vermeme hususunda takdir yetkisinin bulunduğu ortadadır. Ancak idareye tanınan bu takdir yetkisi sınırsız olmayıp, takdir yetkisinin objektif ölçütler doğrultusunda kamu yararı ile birey yararı gözetilerek kullanılması gerekir.İdare, işlem ve eylemlerini yaparken ve nı göz önünde bulunduracak, yasal sınırlar ilerisinde takdir hakkını bu amaçları gerçekleştirmek amacı ile kullanacaktır. Ancak, söz konusu yetkinin kullanılma biçim ve esasları ile sınırı ne olmalıdır ki, atamaya yetkili makam hukuka uygun hareket etmiş olsun Şu halde, söz konusu takdir hakkının davalı idarece hangi kriterlere göre kullanılması halinde hukuka uygun düşeceği hususu hukuka uygunluk denetimi açısından önem arz etmektedir.
Bilindiği üzere, idareye tanınan takdir hakkı (yetkisi) hiçbir zaman mutlak ve sınırsız değildir. Kamu hizmetinin verimliliği, etkinliği ve kamu yararı ile kişi yararı arasında bir denge kurulması zorunluluğu, bu hak ve yetkinin sınırını oluşturmaktadır. Takdir hakkının, idarece takip edilen amaca uygun olarak kullanıldığı, keyfilikten, kişisel ve duygusal, sübjektif değerlendirmelerden kaçınıldığı ve uzak olduğu, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı kalındığı sürece, yargı denetimi dışında tutulması gerektiğinde kuşku yoktur. Ne var ki, idarenin takdir hakkını yerinde kullanmadığının iddia edilmesi halinde, bu sınırların aşılıp aşılmadığının idari yargı organınca denetlenmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Diğer bir deyişle, Anayasanın 125’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında düzenlenmiş bulunan İdarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez tarzındaki hükmün; idarenin sınırsız ve mutlak takdir hakkına sahip olduğu ve böylece takdir hakkının idari yargı denetimine tabi olmadığı yönünde yorumlanması ve uygulanması, yine Anayasa ile öngörülen ilkesi ile bağdaşamaz. Bu nedenle, anılan yetkinin sınırlarının (takdir hakkının) özellikle olmak koşuluyla, yargı yerlerince çizilebileceği ve hatta bu konuda hiçbir yasal sınırlamanın kabul görmeyeceğinin benimsenmesinde kamu yararı bulunduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Dava konusu olayda davalı idarenin takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullanıp kullanmadığının tespiti; için davacının çalıştığı kadro ve ihtiyaç durumu bu kadroya atanacak kişilerde aranacak nitelikte, davacının atanmayı talep ettiği görev ile halen yaptığı görevin davacı yönünden, karşılaştırılmasının yapılması gerekmektedir. Gerek AYİM’in gerekse Genel İdari Yargının yerleşik içtihatları personelin hiyerarşik ve özlük hakları bakımından daha üst…
Dava konusu olayda, davacının nakline muvafakat verilmesi halinde, idarece personel temini ya da atama yoluna gidilerek yerine personel temin edilmesinin her zaman için mümkün olduğu; öte yandan davacıya muvafakat verilmesi halinde naklen atanacağı görev yeri nedeniyle mesleki açıdan ilerleme fırsatının bulunduğu; davacının halen ifa ettiği kadro görev yerinin gerektirdiği nitelikler itibariyle, kendisine muvafakat verilmesi halinde, boşalacak kadroda yeniden personel istihdamında herhangi bir güçlük bulunmadığı; davacının mesleki eğitimi, bilgi seviyesi ve uzmanlık alanı dikkate alındığında, halen görev yaptığı kadroda istihdamını gerektiren bir zorunluluğun bulunmadığı; kendisine muvafakat verilmesi halinde atanacağı kadrodaki görevi itibariyle özlük hakları sosyal hakları ve statüsü yönünden daha üstün haklara ulaşma imkan ve potansiyeline kavuşacağı; gerek AYİM’in gerekse genel idari yargı yerlerinin, muvafakat vermesi gerektiği> yönündeki yerleşik içtihatları karşısında, davacının görev yaptığı yerdeki kadro-mevcut durumu da dikkate alınarak dava konusunu teşkil eden davacıya muvafakat verilmemesi işleminde idarece takdir yetkisinin, kamu yararı ile birey yaran dengesi gözetilerek ve objektif ölçütlere bağlı kalınarak kullanıldığından bahsetmenin mümkün olmadığı; tüm bu nedenlerle, tesis edilen dava konusu işlemin sebep ve amaç unsurları yönünden hukuka aykırı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle;
- Davacının karar düzeltme isteminin KABUL EDİLEREK AYİM 2 nci Dairesinin 23 Ocak 2013 gün ve ESAS NO:2012/632, KARAR NO:2013/69 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
- Davacı …’ün kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmemesi İŞLEMİNİN İPTALİNE,
Kurumlar Arası Geçişe Muvafakat Verilmemesi Nedeniyle Maddi Tazminat Davası Emsal Karar
T.C. Danıştay 2.DAİRE Esas:2019-3361 Karar:2019-6776 Karar Tarihi:03.12.2019
Danıştay İkinci Dairesinin 11/04/2017 günlü, E:2016/15665, K:2017/2968 sayılı kararına bozma yönünden uyularak …. İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararla; Mahkemelerinin … günlü ara kararı ile davacıya muvafakat verilmeyen tarih ile EPDK bünyesinde enerji uzman yardımcısı olarak başlayacağı tarih (emsallerine göre), arasında maaş farkı bulunup bulunmadığının, bir başka ifadeyle, tazmin edilecek bir zararın oluşup oluşmadığının sorulduğu, davalı idarece gönderilen maaş bordrolarında, muvafakat verilmeyen tarihte davacının kontrol mühendisi iken aldığı maaş ile atandığı enerji uzman yardımcısı kadrosunda aldığı maaş arasında fark olduğunun anlaşıldığı, EPDK’nın davacıya muvafakat verilmesini istediği tarih baz alınarak, eğer söz konusu tarihte muvafakat verilseydi, EPDK bünyesinde enerji uzman yardımcısı olarak başlayacağı tarih ile (emsallerine göre), …. İdare Mahkemesinin … günlü, E: …; K:… sayılı kararıyla muvafakat verilmeme işleminin iptaline karar verildiği tarihten sonra Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nda göreve başladığı tarih arasında, kontrol mühendisi olarak aldığı net maaş ile enerji uzman yardımcısı olarak atananların aldığı net maaş arasındaki fark ay bazında karşılaştırıldığında, toplamda 5.236,88 TL davacı lehine fark oluştuğu görülmüş olup, davacının 8.000 TL maddi tazminat isteminin, 5.236,88-TL’lik kısmının davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi istemi yönünden davanın kabulüne, geriye kalan fazlaya ilişkin maddi tazminat talebi yönünden ise davanın reddine hükmedilmiştir.Söz konusu kararın aleyhlerine olan kısımlarının taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İkinci Dairesinin 25/03/2019 günlü, E:2018/3215, K:2019/1432 sayılı kararıyla; İdare Mahkemesince davacı ile benzer durumda olanların göreve başladığı 07/06/2010 tarihinden itibaren davacının yoksun kaldığı parasal hakların belirlenerek bir hesaplama yapılması gerekirken, 15/07/2010 tarihinden sonrasına ilişkin maaş farkları dikkate alınarak hesaplama yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararının bozulmasına hükmedilmiştir.
…. İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı temyize konu kararla; davalı idare tarafından sunulan maaş bordrolarından, davacının 07/06/2010 tarihinden itibaren yoksun kaldığı parasal haklarının tutarının (kontrol mühendisi olarak aldığı net maaş ile enerji uzman yardımcısı olarak atananların aldığı net maaş arasındaki farkın) 7.256,39-TL olarak hesaplandığı ve belirtilen tutarın davalı idarece tazmini gerektiğinden; davanın 7.256,39-TL’lik kısmının davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi istemi yönünden kabulüne, 7.256,39-TL’yi aşan fazlaya ilişkin maddi tazminat istemi yönünden ise davanın reddine hükmedilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından; Personel ihtiyacı nedeniyle davacıya muvafakat verilmediği, daha sonra ilgili kuruma atamasının yapıldığı, henüz atanmadığı bir kadronun parasal haklarından yararlanmasına olanak bulunmadığı ileri sürülerek Mahkeme kararının aleyhine olan kısmının bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN CEVABI: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ:
DÜŞÜNCESİ: Davacının, henüz atanmadığı bir kadronun parasal haklarından yararlanmasına olanak bulunmadığından ve bunun sonucu olarak adı geçenin, olayda “gerçekleşmiş” bir maddi zararı söz konusu olmadığından, davalı idarenin, temyiz isteminin kabulü ile, İdare Mahkemesi kararının kabule ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın kabule ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Karar Sonucu: Açıklanan nedenlerle;
- Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
- …. İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı kararın kabule ilişkin kısmının ONANMASINA,
- Temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına,
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Kurumlar Arası Geçişe Muvafakat Verilmemesi Emsal Karar
ANKARA BÖLGE İDARE MAHKEMESİ ANKARA .İDARİ DAVA DAİRESİ Esas:2011-2546 Karar Tarihi:01.06.2011
Isparta Kadastro Müdürlüğünde görev yapan davacının, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu taşra teşkilatında görev yapacak uzman personel alımı için yapılan sınavda başarılı olması üzerine tarafına muvafakat verilmemesine ilişkin 19.07.2010 tarih ve 620361 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü işleminin ve 05.08.2010 tarih ve 6459 sayılı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu işleminin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada; yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ilişkin Ankara 1. İdare Mahkemesi’nce verilen 18/03/2011 gün ve E: 2010/1809 sayılı kararın kaldırılması ve yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmesi istenilmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nce dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davalılardan Tarım Ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu vekili tarafından itiraz edilen yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ilişkin Ankara 1. İdare Mahkemesi’nce verilen 18/03/2011 gün ve E: 2010/1809 sayılı karara karşı daha önce diğer davalı olan Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yapılan itiraz üzerine Mahkememizin 27.04.2011 tarihli kararı ile mahkemece yürütmenin durdurulması istemi hakkında verilen kararda yasaya aykırılık bulunmadığından, itiraz isteminin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 6. fıkrası uyarınca reddine karar verildiğinden, aynı karara karşı yapılan itiraz hakkında ayrıca bir karar verilmesine yer olmadığına 01.06.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
Hemşire Kurumlar Arası Geçişe Muvafakat Verilmemesi Emsal Karar
T.C. Danıştay 5.DAİRE Esas:2004-4156 Karar:2005-4121 Karar Tarihi:04.10.2005
Davacının, davalı idarede hemşire kadrosunda anestezi teknikeri olarak görev yapmakta iken, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Hemşirelik bölümünü kazanması üzerine anılan Sağlık Bakanlığı kadrolarına naklen atanması için muvafakat verilmesi yolundaki 23.1.2003 tarihli başvurusunun cevap verilmemek suretiyle reddine ilişkin işlemin; 2547 sayılı Yasanın 62. maddesi ile bu Yasanın atıfta bulunduğu 657 sayılı Yasanın 74. maddesi hükümleri açıklandıktan sonra, davacının fiilen görev yaptığı Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Başhekimliğince davacının Sağlık Bakanlığı emrinde bir göreve atanmasında sakınca bulunmadığı yönündeki görüşüne rağmen muvafakat verilmemesi yolunda tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, öte yandan, Anayasanın 42. maddesinde ki kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı hükmü dikkate alındığında, kamu hizmetinin konusunda eğitim görmüş uzman personelce yürütülmesinin hem kamu yararına hemde hizmet gereklerine uygun düşeceği açık olduğundan, muvafakat verilmemesi yolunda kurulan işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle iptali yolunda Kocaeli İdare Mahkemesi’nce verilen 20.1.2004 günlü, E:2003/159, K:2004/32 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca bozulması isteminden ibarettir.Cevabın Özeti : Cevap verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi: Mahmut Ersert
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Efser Koçakoğlu
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Karar: İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu”nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Kocaeli İdare Mahkemesi’nce verilen 20.1.2004 günlü, E:2003/159, K:2004/32 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından,
SONUÇ : Temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı idare üzerinde bırakılmasına, 4.10.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Ulaştırma Bakanlığı Kurumlar Arası Geçişe Muvafakat Verilmemesi Emsal Karar
T.C. Danıştay 5.DAİRE Esas:2006-875 Karar:2007-4996 Karar Tarihi:01.10.2007
Dosyanın incelenmesinden; Ulaştırma Bakanlığı’nda AB Uzman Yardımcısı olarak görev yapan davacının, 2003 yılında ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduğu, Mayıs-Haziran 2005 tarihinde Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca yapılan Dış Ticaret Uzman Yardımcılığı sınavını kazandığı, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığınca 30.6.2005 günlü yazı ile Ulaştırma Bakanlığından muvafakat istendiği, Ulaştırma Bakanlığının 8.7.2005 günlü, 26868 sayılı işlemiyle ilgiliye muvafakat verilmeyeceğinin bildirildiği, bu işlemin iptali istemiyle de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.İdarelere kamu görevlerinin diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen geçişleri konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, mutlak ve sınırsız olmayan bu yetkinin kullanılması halinde, gerçekleştirilen işlemlerin kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından yargı denetimine tabi olduğu çekişmesizdir.
Kamu hizmetinin bütünlüğü ve devamlılığı ilkesi gereğince, kamu görevlilerinin özel koşullarına göre verimliliklerinin en yüksek olduğu ve hizmetlerinden en yüksek oranda yararlanılacak bir birimde çalıştırılmalarının kamu yararına uygun düşeceği açıktır. Olayda, ihtiyaç gerekçesiyle işlemin kurulduğu söylenmekte ise de, davacı ile aynı durumda olan personele daha önce muvafakat verilmiş olduğu ve davacının hizmetine duyulan ihtiyacın hukuken geçerli belgelerle ortaya konulamadığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 10. İdare Mahkemesi’nce verilen 9.12.2005 günlü, E:2005/1487, K:2005/2159 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 01.10.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Eğitim Hakkının İhlal Edilmesinin Tek Başına Muvafakat Sebebi Olarak Görülmeyeceğine İlişkin Karar
İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ İSTANBUL.2. İDARİ DAVA DAİRESİ Esas:2020-602 Karar:2020-746 Karar Tarihi:25.06.2020
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 74. maddesinde; “Memurların bu kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68 nci maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibariyle girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür. Kazanılmış hak derecelerinin altındaki derecelere atanabilmeleri için ise atanacakları kadro derecesi ile kazanılmış hak dereceleri arasındaki farkın 3 dereceden çok olmaması ve memurların isteği de şarttır.” düzenlemesi yer almaktadır.Anılan maddeyle memurların kurumlar arası nakil suretiyle atanmaları için memurların kurumları ile atanmak istedikleri idarenin ortak iradelerinin mevcudiyeti zorunlu kılınmıştır. Ancak, memurlara kurumlarınca muvafakat verilmemesi halinde ortaya çıkan uyuşmazlıklarda idari yargı merciilerince; kadro durumu ve personel ihtiyacı, atanacak kişinin ve atanmak istenen kadronun niteliği gibi unsurlar değerlendirilmek suretiyle muvafakat verilmemesi yolunda idarece kullanılan takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olup olmadığının değerlendirileceği de yerleşik idari yargı ilkelerince kabul görmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, açıktan atandığı 17.09.2012 tarihinden 30.11.2016 tarihine kadar memur, bu tarihten sonra da bilgisayar işletmeni unvanı ile İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü bünyesinde görev yapan davacının, ….. Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde lisans öğrenimi gördüğünden bahisle yaptığı başvuru üzerine ….. Üniversitesi Rektörlüğü Personel Dairesi Başkanlığının 17.07.2018 tarih ve 1800211446 sayılı yazısıyla davalı idareden davacının kendi kurumları bünyesindeki münhal bir kadroya atanmasına muvafakat verilmesi talebinde bulunulduğu, davalı idarece yapılan değerlendirme sonucunda davacının hizmetine ihtiyaç duyulduğundan bahisle tesis edilen 12.08.2018 tarih ve 6482 sayılı işlemle muvafakat talebinin reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, kamu hizmetinin bütünlüğü ve devamlılığı ilkesi gereğince, kamu görevlilerinin özel koşullarına göre verimliliklerinin en yüksek olduğu ve hizmetlerinden en yüksek oranda yararlanılacak bir birimde çalıştırılmalarının kamu yararına daha uygun düşeceği açık olmakla birlikte, davacının halihazırda memur (bilgisayar işletmeni) olarak görev yaptığı, muvafakat talebinin uygun görülmesi halinde atanacağı kurumda da aynı unvanla görev yapacağı, dolayısıyla muvafakat talebine konu kadronun davacının öğrenimine uygun unvan değişikliği veya görevde yükselme niteliği taşımadığı, davalı idarece personel açığı bulunması nedeniyle davacının hizmetine duyulan ihtiyacın somut olarak ortaya konulduğu, ayrıca davacının kurumlararası naklen atanma talebinin yasal herhangi bir mazerete dayalı olmadığı görülmektedir.
Her ne kadar, davacı tarafından, Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan hüküm çerçevesinde herkesin eğitim ve öğretim hakkının güvence altına alındığı, ….. Üniversitesi Mühendislik Fakültesindeki devam zorunluluğu bulunan öğrenimine devam edebilmesi için muvafakat talebinin kabulü gerektiği iddia edilmiş ve ilk derece mahkemesince davacının eğitim mazereti dikkate alınarak dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiş ise de; ilgilinin kamu görevlisi olmasının kendisine sağladığı bir takım ayrıcalık ve avantajların yanı sıra, bir çok külfet ve sorumluluklara katlanmayı ve diğer kişilerin tabi olmadığı bazı sınırlamalara tabi olmayı gerektirdiği, kamu görevine kendi isteği ile giren kişinin, bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılacağı, kamu hizmetinin kendine has özelliklerinin, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kıldığı, eğitim hakkının korunması gerekçesiyle idareden, atamaya ilişkin bütün işlemlerde personelin eğitim mazeretlerini kayıtsız şartsız karşılamasının beklenmesi halinde, idarenin üstlendiği kamu hizmetini yürütmesinin imkansız hale geleceği, Anayasa ile güvence altına alınan eğitim hakkının kapsamının, kamu görevlisinin devam etmek istediği bir eğitim programının, atanma veya atanmama taleplerinde mazeret olarak dikkate alınması ve atanma talebinin eğitim özrü doğrultusunda yerine getirilmesi gibi pozitif yükümlülükleri içerecek kadar geniş olduğu sonucuna ulaşılmasının mümkün olmadığı açıktır.
Nitekim, eğitim özrü nedeniyle kurumlar arası naklen atanma talebine ilgili idarece muvafakat verilmemesi ve buna ilişkin davanın reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince verilen 20/02/2014 günlü, E:2012/606 sayılı kararda da bu görüş benimsenmiştir.
Bu durumda, davalı idarenin personel ihtiyacı bulunduğu, davacının atanmak istediği görevin yükselme niteliği taşımadığı, kariyer mesleklerden birine veya üst unvanlı bir göreve geçişin ya da kamu personeli seçme sınavı sonucuna göre öğrenim durumuna uygun bir kadroya yapılan bir yerleştirme işleminin söz konusu olmadığı, ayrıca muvafakat talebinin yasal herhangi bir mazerete dayanmadığı dikkate alındığında, davalı idarece kadro ve ihtiyaç durumu ile kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli koşullar gözetilerek, davacının kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmemesine ilişkin işlemde kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka aykırılık, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; istinaf talebinin kabulüne, İstanbul 9. İdare Mahkemesinin 30/09/2019 tarih ve E:2018/1751, K:2019/1955 sayılı kararının kaldırılmasına, davanın reddine, aşağıda dökümü yapılan 262,10- TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, istinaf safhasında davalı idarece yapılan 76,00-TL posta gideri ile hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1.700,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, davalı idarenin harçtan muaf olması nedeniyle istinaf aşamasında alınmayan 148,60-TL istinaf başvurma harcının davacıdan tahsili için Mahkemesince ilgili vergi dairesine harç tahsil müzekkeresi yazılmasına, posta gideri avansından varsa artan kısmın mahkemesince taraflara iadesine, kararın taraflara tebliği için dosyanın ait olduğu mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45/6. ve 46.maddeleri uyarınca temyizi kabil olmamak üzere kesin olarak, 25.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Emsal kararlarımızı okumak için bu yazının üzerine tıklayabilirsiniz.